Geleceğin enerji planlamasına hazır mıyız?

Uzun vadeli tahmin yapmanın en önemli zorluğu, geleceğe bugünün parametrelerinin oluşturduğu pencereden bakılmasıdır. Ancak gelecekte enerjinin verimli bir şekilde yönetilebilmesi adına bugünden başlayarak geleceğe dair vizyonun gelişmesini destekleyerek; çağa ayak uyduracak yenilikleri uygulamak gerekiyor. 

 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi’nin 2002 Türkiye Enerji Raporu’nda, elektrik üretimi ile ilgili konular; doğal gaz, yerli linyit, jeotermal ve su kaynakların gelişimi, karbon salınımının kontrol altında tutulması, 10GW tahmin edilen kullanılabilir rüzgâr potansiyelinin değerlendirilmesi gibi başlıklar altında toplanmıştır. 2007 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de Enerji ve Geleceği adlı raporunun sonuç bölümünde yer alan “…Dünyada enerjinin yaklaşık 20 yıllık geleceği incelendiğinde, tartışmasız hemen hemen herkesin kabul ettiği ve öngördüğü bir gerçek, tüm enerji kaynakları arasında doğal gazın önemini arttıracağı ve petrolün ulaşımda en çok tüketilen kaynak olarak yerini koruyacağıdır. Eğer petrol fiyatları yüksek kalırsa petrole alternatif olacak türler (kömürden petrol üretimi, dünyada petrollü kum ve şeyl gibi yataklardan petrol üretimi ve yenilenebilir enerjiler) çekici olacaklardır. Petrol fiyatının düşük seviyelerde gerçekleşmesi durumunda ise ufukta yeni bir enerji kaynağı görünmediği gibi, petrol, kömür, nükleer gibi geleneksel kaynaklar bugünkü tüketim oranlarını koruyacaklardır…”   paragrafı bundan neredeyse 15 yıl önceki gelecek tasavvurunun çarpıcı bir örneği aslında.

 On yıl önce, güneş ve rüzgâr başta olmak üzere YE-Yenilenebilir Enerji kaynaklarının enerji sektöründeki ağırlığı, elektrikli araçlardaki gelişmeler, depolama, akıllı şebeke, IoT (nesnelerin interneti), prosumer* tanımı, mikro piyasalar olgusu, akıllı sayaç gibi teknolojik gelişmeler nasıl öngörülemiyorsa; gelecek olarak hedeflenen ülke vizyonunda da şimdiden düşünemediğimiz yeni teknolojiler, uygulamalar ve enerji kaynakları dolayısıyla bambaşka bir yapıyla karşılaşmamız sugötürmez bir gerçek ve fakat geleceği bugünden inşa etmek gerekir. Bugünün dünyasının verileri ışığında önümüzdeki yıllarda,

• Başta güneş ve rüzgâr olmak üzere, elektrik üretim kaynaklarının yenilenebilir enerji yönünde ağırlık kazanacağı,
Çatı tipi güneş panellerinin 2020 yılında hızlanarak sisteme dahil olacağı,
• Elektrikli araçların 2025’ten sonra önemli sayılara ulaşacağı,
• Pompaj depolama başta olmak üzere depolama tesislerinin 2035 yılına kadar anlamlı kapasitelere erişeceği,
• 2020 yılından itibaren akıllı sayaçların yaygınlaşması ve piyasa açıklığının %100’e ulaşması neticesinde “prosumer” sayısında büyük sayılara ulaşılacağı,
• Şebeke kayıplarının akıllı sayaçların da yardımıyla 2020’den itibaren makul oranlara indirileceği,
• Sistem kalite göstergelerinin, şebeke ölçüm ve kontrol noktalarının yaygınlaşmasına paralel olarak 2025 yılından itibaren AB-Avrupa Birliği ortalamalarına yaklaşacağı,
• Yenilenebilir Enerji destekleme tarife yapısının günün şartlarına uygun olarak devam ettirilmesi sonucu olarak Yenilenebilir Enerji yatırımlarının artarak sürmesinin sağlanacağı,
• Dördüncü uygulama döneminden itibaren, dağıtım gelir tavanlarının ihtiyaç duyulacak akıllı şebeke yatırımlarının yapılabilmesine yönelik tasarlanacağını,
• Özellikle akıllı şebeke yönetimi konusunda AR-GE ve “start-up” fikirlerinin destekleneceği,
• Sadece enerji kaynaklarının değil, aynı zamanda ilişkin teknolojilerin ve akıllı şebeke unsurların da yerliye dönüşmesinin sağlanacağı,
• Sonuç enerji maliyetlerinde olası artışın tüm paydaşlar arasında adilce paylaşılarak yenilenebilir enerji yatırımlarının ihtiyaç duyacakları finansal modellere destek olunacağı,
• Mevzuat açısından gelecek vizyonuna kısıt getiren hükümlerin güncellenerek serbest piyasanın aynı vizyon yönünde kararlar almasına kamunun görünmez elinin yönlendireceği ve destekleyeceği
  öngörülmektedir.

 Sonuç olarak herkesin, her şeyi, her zaman, her yerde yapabilmesini sağlayan yeni bir düzen kurmak ve gelecek kuşaklara temiz bir çevre ve yaşanılabilir bir ortamı bırakabilmek için; karbon ayak izini asgari seviyeye çeken, çevreye duyarlı, yerli fosil kaynaklarına ve yenilenebilir enerjiye dayalı, arz ve tedarik güvenliğini sağlayan, yenilikçi, tüketici odaklı, yerli ve serbest bir enerji piyasasının oluşması gereklidir. Bu amaçla, sektörün tüm paydaşları elbirliği ile çalışarak; ortak akıl üretmeleri gelecek için en önemli ön koşuldur.

 

*Bir prosumer, hem tüketen hem de üreten bir bireydir. 

Kaynaklar ve Dokümanlar:

1.https://www.emo.org.tr/ekler/34b920665683112_ek.pdf?tipi=6&sube

2.http://www.elder.org.tr/Content/yayinlar/TAS%20TR.pdf

3.inis.iaea.org/collection/NCLCollectionStore/_Public/35/082/35082683.pdf

Exit mobile version