Yeni Şebekenin Zorlukları
Elektrik şebekesi yakın zamanda bir dizi zorluğu yenmek zorunda kalacak. Bunların başında müşterilerin yoğun yük talepleri, tedarik sürekliliği ve iklim entegrasyonları geliyor.
Elektrik dağıtım sektöründe müşterilerin bazı özelliklerinin 20-25 yılda değişeceğini öngörmek pek de gizli bir durum değil. Sayıları, konumları ve en önemlisi enerjiyi nasıl tedarik ettikleri ile ne derecede kullandıkları… Tüm bunlarla şu soru da gündeme geliyor: Hizmet alanlarımız, kentleşme hızına ayak uydurma durumumuz ve ekonomik öngörümüz bu süreçleri karşılayabilecek mi?
Müşterilerimiz yani tüketiciler artık enerjiyi ne zaman ve nasıl kullanacaklarını, nasıl yöneteceklerini, nasıl üreteceklerini/üretildiğini ve nasıl depolayacaklarını belirleyen/sunan teknolojiler istiyor. Artan dijitalleşme ile bu istek haklı bir zemin oluşturuyor, diğer taraftan ulaşım, ısınma, barınma ve endüstrileşme süreçlerinin elektrifikasyon entegrasyonu gelecekte ne denli bir talebin bizi beklediğinin göstergesi. Günlük yaşamsal faaliyetlerin önümüzdeki yıllarda neredeyse tamamının elektrifikasyon ile entegre olması halinde tüketicilerin/müşterilerin sürdürülebilir ve kesintisiz enerji talebinin istikrarlı bir şekilde artacağı kaçınılmaz bir gerçek. Bu bağlamda yük yoğunluklarının karşılanması, şehir merkezi ve kırsal alanlarda doğru dağıtılması ve bunun periyodik olarak arttırılması gerekmektedir.

Yenilenebilir enerjinin çeşitliliğinin artması, elektrikli şarj üniteleri, akıllı ev/şehir cihazlarının artması, depolama sistemlerinin gelişmesi ve kontrol edilebilir yüklerin artması yönetilmesi gereken güç kalitesini de gelecekte bayağı zorlayacaktır. Yoğun invertör kullanımına bağlı olarak oluşan güç kalitesi bozulmalarına karşı mekanik değil de elektronik tabanlı önemler planlanmalıdır. Bu bağlamda mekanik korumalarda ziyade daha fazla elektronik tabanlı cihazların (otomasyon, robotik, veri merkezleri vb.) kullanılması da ekstra maliyet oluşturacaktır.
Arz odaklı çalışmak bu durumun en makul çözümü olacaktır. Geleneksel fosil yakıtlar ile üretim, HES, RES, GES vb. enerji üretimlerinin talebe bağlı olarak öngörülüp kaydırılması veya teşvik edilmesi yoğun talep gelen yerlerde şebekenin kısa olmasından kaynaklı olarak bozulmaya uğramadan dağıtılmasına olanak sağlayacaktır. Yine bu sürece bağlı olarak kamulaştırma, çevre izinleri ve enerji depolama süreçlerinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Doğru ve sağlıklı elektrik tedarik edebilme mali açıdan ilgili yerin yatırım alma sürecini de hızlandırır, yani ekonomiye de oldukça katkı verir.
Geleneksel üretimin yenilenebilir enerji ile entegrasyonunu sağlamak da oldukça önemli bir kıstas olarak karşımıza çıkıyor. Şebeke güvenirliliği açısından şu an sorun görünmese de ileride yenilenebilir enerji kaynaklarının geleneksel üretim kaynaklarını geçtiği andan itibaren büyük bir güç kalitesi dengesizliği yaşanacaktır bu yüzden bu önlemi bu günlerden almak hem maliyet hem de kalite açısından oldukça önemlidir.
Aşırı sıcaklar ve küresel ısınma gibi kronik iklim risklerinin yanında orman yangınları ve seller gibi akut riskler dünyadaki iklim değişimi sürecinde oldukça yaygın hale geldi. Bu değişikliğin ve yaygınlığın ne ölçüde artacağı ve denli ciddi olacağı ilgili kurumlarca tahmin edilmektedir (edilmelidir). Değişen iklim, sert koşullar ve öngörülebilir doğal afetler elektrik teçhizatlarına zarar vermektedir. Bundan dolayı ekipman performansı, şebeke güvenilirliği ve varlıkların ömrü buna göre planlanmalıdır. Ülkemizde planlanan nerdeyse hiçbir elektriksel proje Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile görüşülmeden planlanıyor oysa her proje envanteri 15/30 yıl çalışacak öngörüsü ile tesis ediliyor. İklimin teçhizata etkisinin yanında zorlu şebeke operasyonları, daha düşük iş gücü performansı ve iş sürekliliği kaybına neden olacak sonuçları da bulunmaktadır.
Bu yazıda şebekeyi yeniden tasarlamanın zorluklarına değindim, serinin devam yazısında şebeke seçeneklerinin geliştirilmesine değineceğim.