Günümüzde dijitalleşmiş hayatlarımızı ve ekonomimizi var eden interneti ve uluslararası telefon görüşmeleri yapmamıza olanak tanıyan ağ sistemini okyanusların dibinde bulunan su altı kablolarına borçlu olduğumuzu biliyor muydunuz?
Kullandığımız akıllı telefonlardan, tabletlerimize kadar her şeyi enerjisiyle mümkün kılan yüz binlerce kilometre uzunluğundaki denizlerin derinlerinde yer alan su altı kablolarının kökeni Viktorya dönemine kadar dayanmaktadır. Bir mühendislik harikası olan ilk su altı kablolarının icadı sanılanın aksine 20. yüzyılda değil, 19. yüzyılda Viktorya döneminde gerçekleşmiştir. Cep telefonları teknolojileriyle adını duyurmuş olan Vodafone şirketi, varlığını en az kablosuz teknolojiler kadar bu kablolara da borçludur. Vodafone’un sadece bir kısmını işlettiği su altı kablolarının uygulama alanı global anlamda muazzam derecede geniştir. Rakamlarla konuşacak olursak:
Global ölçekte toplam ağ uzunluğu 1 milyon km’dir.
Bu su altı kabloları suyun 8 bin metre altında bulunur.
Vodafone’un sahip olduğu su altı kablolarının sayısı 25’tir.
Bu kablolar 100 ülkeye hizmet vermektedir.
Bu kablo setlerinden birine bakarak bu geniş ağı daha iyi gözümüzde canlandırıp çok daha iyi anlayabiliriz.
Örneğin Vodafone’un transatlantik Apollo North ve Apollo South sualtı kabloları İngiltere ve Fransa’yı ABD’ye bağlar. Bu Apollo kabloları sadece genel internet trafiğini taşımakla kalmaz büyük küçük tüm şirketler için önem arz eden verileri de taşır. Bunu ilgili bant genişliğine sahip ağ bağlantılarıyla yapar.
Eğer şuana kadar herhangi bir internet sitesini ziyaret ettiyseniz veya iş arkadaşınıza önemli belgeler yolladıysanız, sizin de verileriniz bu hayati derecede önem arz eden su yollarındaki bağlantılardan bir kez de olsa geçmiş demektir.
Toplam Apollo kablo uzunluğu 13 bin km’dir.
100,000 evin ortalama internet kullanımına karşılık gelen toplam bant genişliği saniyede 4 terabittir.
Daha ucuza daha çok veri
Genel inanışın aksine, telefon çağrıları ve internet trafiğinin çoğu su altı kablolarla mümkün kılınmaktadır. Uydu antenleri kıtalar arası ses ve veri akışının yüzde 5’inden de azını taşımaktadır, geriye kalan verilerin tamamı su altı fiber optik kablolarla taşınmaktadır. Su altı kabloların kullanılma sebebi çok açıktır, bu kablolar, uydu antenlerine kıyasla, daha fazla veriyi çok daha ucuza taşırlar.
Kıtaları birleştirmek
Okyanusların zorlu koşullarına dayanarak kıtaları bir araya getiren su altı kabloları kulağa 21. yüzyıl teknolojisi gibi gelse de aslında kökenleri 19. yüzyıla dayanmaktadır.
Manş Denizi’nden geçen ilk su altı kablo 1851’de inşa edilmiş ve telgraf trafiğini yönetmek için kullanılmıştır. Sonrasında su altı kablolar Avrupa denizlerinde hızla yaygınlaşmaya başlamış ancak döneme damgasını vuran asıl icat ilk transatlantik kablolar olmuştu.
Dünyanın ilk transatlantik kabloları, 1858’de Kanada’nın Newfoundland bölgesi ve İrlanda’yı birbirine bağlamak için kurulmuştu. Kraliçe Viktorya ve ABD Başkanı James Buchanan kısa sürede halkın ve basının ilgisini toplayan bu kablolar aracılığıyla ilk transatlantik telgraflarla yazışmışlardır.
Tarihteki ilk transatlantik kablo kendi döneminde bir teknoloji harikası sayılsa da modern standartlara göre bayağı ilkel sayılmaktadır. Örneğin kabloda yer alan sinyaller oldukça zayıftı ve düşük sinyalleri tespit edebilmek için galvanometre denen özel bir cihaz gerekiyordu. Ayrıca Kraliçe Viktorya’nın Newfoundland’e 99 kelimelik bir telgraf çekebilmesi 17 saat 40 dakika sürmüştü. Kablonun gücünü artırarak iletim süresini kısaltma girişimiyse bakır kabloya onarılamaz şekilde zarar veriyordu.
Bütün bu aksiliklere rağmen, kıtalar arası telgraf çekmenin saatler sürmesi, gemi ve atlar aracılığıyla bir mesajın haftalar içinde iletilmesine kıyasla bu yöntemin çok daha pratik ve hızlı algılanmasını sağladı ve bu kablolar hızla değişip gelişti.
Su altı kablolarının tarihteki yeri
İngiltere’nin kıtalar arası iletişim sağlayan ilk su altı telgraf kablolarından birkaçı the Falmouth, Gibraltar and Malta Telegraph Company isimli şirket tarafından yerleştirilmişti. Bu tarihi şirket daha sonrasında Cable & Wireless şirketiyle birleşip, bu şirketin Vodafone’a katılmasıyla beraber de 2012 yılında Vodafone’un bir parçası haline gelmiştir.
Uzak mesafe su altı kabloları hükümetler ve iş adamları için o kadar önem atfediyordu ki, yakın tarihte jeopolitik hedefler haline bile gelmişlerdi. Örneğin 1. Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Almanya birbirlerinin su altı kablolarına zarar verme teşebbüsünde bulunmuşlardır.
Sonraları Viktorya Dönemi’nin daha kırılgan bakır kabloları yerini 20. yüzyılın daha geniş bantlı kablolarına bıraktı. Yüzyıllar içinde inceleşen bu kablolar günümüzde çoğunlukla fiber optik özelliğine sahip ve okyanusların sert koşullarına dayanıklıdır. Aynı zamanda günümüzün kabloları ilk icat edildikleri 1858 yılındaki bir kablonun bir kısa paragraf telgrafı gönderebileceği sürede sayısız video ve ses kaydı iletilebilir kapasitedeler.
Özetle; su altı kabloları bir yüzyılı aşkındır politika, kültür ve tarihimizde büyük rol oynamıştır ve şüphesiz gelecekte de yaşamımızın önemli bir parçası olacaklardır.
Kaynak: https://newscentre.vodafone.co.uk/features/the-internet-isnt-in-the-cloud-its-under-the-ocean/